Biofeedback nedir?
Kelimenin tam anlamıyla "biyolojik geri bildirim" olarak çevrilebilen Biofeedback veya biofeedback eğitimi, 1960'larda Miller, Brener, Snyder ve Noble gibi araştırmacılar sayesinde Amerika Birleşik Devletleri'nde doğmuş ve bu alana giren bir çalışmadır. Psikoterapi ve psikolojik iyilik arayışı içinde. Temel olarak, hastanın farkında olmasına ve bu nedenle davranışını kontrol altına alıp gevşeme durumunu arttırarak davranış teorisine dayanır.
Davranışımız gerçekte bilinçsizdir, içinde bulunduğumuz bağlamla bağlantılıdır: bazen psikolojinin etrafımızdaki dünyayla öz düzenlemeye “adaptif” olarak tanımladığı bir davranış ortaya koyarız ve bunu bilinçsiz ve otomatik olarak yaparız. Öte yandan, diğer yandan, örneğin vücudun bir kısmında ağrı hissedersek, kalp daha hızlı atarsa, terlersek: bitmiş bir eylemin sonucu olan tüm fiziksel değişiklikler. Kişi bu sinyalleri algıladığında, temel bir biofeedback sistemi oluşturarak onları modifiye edebilir. Biofeedback, sinyallerin algılanmadığı durumlarda bu değişikliklerin uygun teknolojilerle uygulanmasıdır.
Örneğin, kas gerginliği, arteriyel basınç veya vücut ısısındaki değişiklik gibi elementler vücuda uygulanan elektrotlar vasıtasıyla tespit edilir. Bir ışık sinyali gören ve bir ses duyan hasta, bu nedenle reaksiyonunun ne olduğunu gönüllü olarak kontrol edebilir. Elektronik elektroniğin psikoloji ve fizyoloji yardımına gelmesinin nedeni budur. Evet, çünkü bu şekilde hasta kendi fizyolojik değişikliklerini kontrol edebilir ve onları “normal” bir duruma getirecek şekilde değiştirmeyi öğrenerek zihinsel ve somatik tutumlarıyla ilişkilendirebilir .
Biofeedback ne zaman faydalıdır?
Biofeedback eğitimi birçok durumda kullanılır. Örneğin, pediatrik alanda: genç hastalar, kas gerginliğini, baş ağrılarını, migrenleri veya diğer sinir bozukluklarını hafifletmek için bu uygulamadan yararlanabilir. Tekniğin rasyonel ve davranışçı kısmı hastanın, örneğin duyguları ve kas gerginliklerini yönetmek için kendi fizyolojik işlevleri konusunda yeniden eğitilmesine yol açar. Genel olarak, yetişkinler için bile biofeedback, migren ve baş ağrılarının tedavisi için idealdir.
Biofeedback, şiddetli stresi takiben veya anksiyete veya depresyon gibi semptomların varlığında, pisolojik rehabilitasyona ihtiyaç duyulduğunda da kullanılır. Bu durumlarda, değişiklik algılandığında, hasta konsantrasyon, nefes alma ve gevşeme teknikleri ile normal vücut hareketlerini restore etmeyi öğrenir. Biofeedback, uykusuzluk, gerginlik ve daralma nedeniyle kas ağrısı, psikosomatik veya davranış bozuklukları gibi durumlarda da yardımcı olabilir.
Bazı araştırmacılar bile kardiyovasküler bozuklukların veya hipertansiyonun tedavisinde biofeedback'in önemini araştırmışlardır. Hasta, kademeli bir süreçle kendi nabzını tespit etmeyi, varyasyonları tanımayı ve normal nabzı geri kazandıran ve kalbin atmasını yeniden dengeleyen davranışları öğrenmeye yönlendirilir.
Biofeedback'in dezavantajları? En büyük risklerden biri, hastanın vücudunu "hissetmesi" için makineye çok fazla güvenmesi, kendi vücut vicdanını tanıma ve geliştirmeye alışkın hale gelmemesi ve dolayısıyla kendi kendine rahatlama yeteneğini arttırması olabilir.